İslam Medeniyetinde Nebevi Paradigma ve Çoğulculuk

Author :  

Year-Number: 2024-43
Yayımlanma Tarihi: 2024-12-14 20:02:14.0
Language : Türkçe
Konu : İslam Tarihi ve Sanatları
Number of pages: 258-274
Mendeley EndNote Alıntı Yap

Abstract

İslam medeniyetinin en önemli problemlerinden birisi tek tipleştirici ve ötekileştirici uygulamalardır. Peygamberimiz ve ilk halifelerin çoğulcu uygulamalarına rağmen Emeviler dönemindeki zorlamaların da etkisiyle çoğulculuk yerini tekrar saltanat ve asabiyetin getirdiği tekilciliğe bırakmıştır. Böylece belli kalıplara girmenin zorunluluğu ve buna uymayanların tekfiri hastalığı yükselişe geçmiştir. Tarihteki Harici vahşeti ve çağımızda gördüğümüz Vahhabi taassubu, en son Suriye ve Irak'ta yaşanan Müslümanlar içi savaş ve terör, tekelci anlayışların ne kadar tehlikeli sonuçlar verebileceğinin önemli ve acı göstergeleridir. Bu meseleyi çözmenin yolu elbette Nebevi paradigmaya dönmektir. Nebevi paradigma ise Kur’an ve sünnetin ilk asrında uygulanan İslami çoğulculuktur. Müslümanlar ancak İslam'ın farklı yorumları olabileceğini, kendileri bunlardan birine mensup olsalar da diğerlerine hoşgörüyle bakmaları gerektiğini kabul ederlerse uzlaşabilirler. Sözkonusu çoğulculuk anlayışı, sadece zorunluluktan kaynaklanan bir çözüm değildir; doğrudan Kur'an, peygamberimiz ve ilk halifelerden kaynak bulan tarihi gerçeklerdir. Kur'an vahyolunurken elbette tek bir doğru İslam anlayışı vardı ama burada bile okuyuş ve yorum farklarına müsaade edilmişti. Bundan kaynaklı değişik Kur’an okuma biçimleri ve anlayışlar peygamberimize aktarıldığında bunları hoşgörüyle karşılamıştı.  Kur’an kıraatı, tefsir, hadis, fıkıh, kelam ve buna benzer birçok alanda ilk dönemlerde çoğulculuk ve yorum farkları dikkat çekici boyutlardaydı. Peygamberimizin uyguladığı ve öğrettiği İslam inananları Allah’a ve peygambere itaate çağırıyordu ama farklı yaklaşımları özden ayrılmadığı sürece asla dışlamıyordu. Ancak o dönemde geçerli olan resule itaat ve onun emri altında birlik olma sonraki dönemde zorlaştı. Resul artık yoktu ve bugün olsa ne yapardı, sorusuna verilen cevaplar çok farklıydı. Ümmet bilinci ve din kardeşliğinin yerine asabiye duygusu ve farklı çıkarlar öne çıkmaya başlamıştı. Günümüzde de hala öyledir.

Keywords

Abstract

One of the most important problems of Islamic civilization is the uniformizing and otherizing practices. Despite the pluralistic practices of our Prophet and the first caliphs, pluralism was replaced by singularity brought by reign and anger again with the effect of the pressures during the Umayyad period. Thus, the obligation to enter certain patterns and the takfiri disease of those who do not comply with it have started to rise. The external brutality in history and the Wahhabi bigotry we have seen in our era, the intra-Muslim war and terror experienced most recently in Syria and Iraq are important and painful indicators of how dangerous monopolistic understandings can lead to. The way to solve this problem, of course, is to return to the Prophetic paradigm. The Prophetic paradigm is the Islamic pluralism applied in the first century of the Qur'an and the Sunnah. Muslims can only reconcile if they accept that there may be different interpretations of Islam, and that although they themselves belong to one of them, they should treat the others with tolerance. This understanding of pluralism is not a solution arising only from necessity; it is the historical facts that come directly from the Qur'an, our prophet and the first caliphs.   Of course, there was only one correct understanding of Islam when the Qur'an was revealed, but even here differences in reading and interpretation were allowed. When the different forms of reading the Qur'an and the understandings resulting from this were conveyed to our prophet, he accepted them with tolerance. In the early periods, the differences of pluralism and interpretation in the Quranic verse, tafsir, hadith, fiqh, kalam and many similar fields were of remarkable dimensions. The Islam practiced and taught by our Prophet called believers to obey Allah and the prophet, but he never excluded different approaches as long as they did not depart from the essence. However, obedience to the messenger, which was valid at that time, and unity under his command became more difficult in the subsequent period. The messenger was no longer there, and the answers to the question of what he would do today were very different. Instead of Ummah consciousness and religious brotherhood, a sense of anger and different interests began to come to the fore. It still is today.

Keywords


                                                                                                                                                                                                        
  • Article Statistics