İktisat Sosyolojisiyle Neoliberal Politikaların Sosyal Adalet Üzerindeki Olumsuz Etkilerinin Değerlendirilmesi

Author:

Year-Number: 2023-39
Yayımlanma Tarihi: 2023-12-13 10:27:56.0
Language : Türkçe
Konu : İktisadi Düşünce
Number of pages: 288-307
Mendeley EndNote Alıntı Yap

Abstract

Yoksulluğun açıklanması ve hesaplanması için en sık kullanılan yaklaşımlardan birisi parasal yaklaşımdır. IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kurumlar Neoliberalizmi temsil eden önemli kurumlardır. Bu kurumlar tarafından tüm ülkelerin yoksulluk düzeyleri parasal yaklaşım kullanılarak hesaplanmaktadır. Ekonomik performans bakımından değerlendirilmeler yapılmak üzere, tüm ülkelerin yoksulluk düzeyleri ve eşitsizlik göstergeleri sıralanmış olarak tablolarda yayınlanmaktadır. Neoliberalizmi savunan Amerikalı siyasi elitlere ve iktisatçılara göre serbest piyasa ekonomisinin ve demokrasinin yoksulluğu azalttığı düşünülmektedir. Ancak, çoğu gelişmekte olan ülkede yüksek büyüme oranlarına ulaşılmasına rağmen çok yüksek yoksulluk ve eşitsizlik görülmektedir. Küresel ölçekte aşırı yoksulların sayısı sürekli artmaktadır. Sosyal adalet bakımından yalnızca büyüme hedefinin belirlenmesi yeterli bir hedef değildir. Büyüme performansı ve aşağı sızdırma stratejisi ile en yoksul grupların gelirlerinin artması, yoksulluğun ve eşitsizliğin azalması on yıllarca yıl sürebilmektedir. Yoksulluğun teşhis edilmesinde ve ölçülmesinde kullanılan bir diğer önemli yaklaşım Amartya Sen’in Kapasite Yaklaşımıdır. Kapasite bir insanın ulaşabileceği potansiyelini ifade etmektedir. Kapasite Yaklaşımı 1990’lardan itibaren Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından kullanılmaktadır. UNDP tarafından tüm ülkeleri içerecek şekilde İnsani Gelişme Endeksi (HDI) hesaplanmakta ve yayınlanmaktadır. Sen’e göre kalkınmanın odağında insanın özgürlüğünü yansıtan kapasite bulunmalıdır. Eğitim ve sağlık harcamaları gelir yoksulluğunu azalttığı gibi insan özgürlüğünün ve kapasitesinin gelişmesini sağlamaktadır. Eğitim politikaları aynı zamanda yoksul insanlara yeni beceriler, davranış ve değerler kazandırarak güçlenmelerini sağlamaktadır. Bu bağlamda çalışmada sosyal adaletin sağlanması için dezavantajlı ailelerin gelir arttırıcı politikalarla birlikte kapasite temelli olan eğitim ve sağlık hizmetleriyle desteklenmesi önerilmektedir.

Keywords

Abstract

Social researchers frequently use monetary approach to explain and estimate poverty levels. Neoliberal institutions such as IMF and World Bank, estimates and announces global poverty levels by using monetary approach. For those institutions market economy and democracy are assumed to reduce global extreme poverty. However, although high growth rates are achieved in most developing countries, high poverty and inequality levels are observed. According to UN System, global extreme poverty levels are steadily increasing. Setting a high growth rate target alone as a development target is not sufficient. With high growth rates and the trickle-down strategy, it can take decades for the poorest groups to increase their incomes and reduce their poverty. Another approach which is used in diagnosing and measuring poverty, is Amartya Sen's Capability Approach. Amartya Sen's Capability Approach has been used by the United Nations Development Program since 1990s. At the center of development policies there should be expansion of capability and freedom. Education and health policies not only reduces income poverty, but also constitutes an important part of human freedom and capability. Education also empowers poor people by providing them with new skills, behaviors and values. Within this context, for maintaining social justice, the disadvantaged families should not only be supported with monetary policies, but also with capability based policies, such as education and health services.

Keywords