Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde ticaret kervanlarının yolu üzerine inşa edilen “Han”ın etrafında kurulan Han Köyü’ne mensup Ahmed-ı Hanî’nın aşireti yerleşmektedir. Ancak daha sonra buradan ayrılan Ahmed-ı Hanî’nın dedesi olan Abdurrahman Hanî, ailesi ile Ağrı’nın Doğubayazit ilçesinde yerleşir ve daha sonra Ahmed-ı Hanî, Doğubayazit’te dünyaya gelir. Ancak her zaman adını Han’dan alan Han aşretine nisbet edilen Ahmed-ı Hanî, Doğubayazit’te bulunan Muradiye Medresesi’nde ilk eğitimini görmüştür. Daha sonra Ahlat,Urfa,Bitlis,Cizre,Bağdat ve Mısır’da bulunan değişik medreselerde eğitimini tamamladıktan sonra Doğubayazid’e dönerek burada kurduğu mescid ve medresede vefatına dek imamlik ve müderrislik yapmıştır. Arapça, Farsçe, Türkçe ve Kürtçe bilen ve ciddi bir ilmi seviyeye ulaşan Ahmed-ı Hanî,fıkhi mezhep olarak Şafî, itikadi mezhep olarak Eş’arî ve tarikat olarak Nakşebendî anlayışına sahiptir. Bu anlayışla yörenin ve bölgenin dini terbiyesi için gerekli gördüğü eğitim ile uğraşmıştır. Bu anlamda çevresinin diliyle de eserler yazdığı gibi, Kur’ân dili olan Arapça’yı da öğretmek üzere Kürtçe ve Arapça karşılaştırmalı “Nubahara Bıçukan” adında vezinli sözcük yazmıştır. Biz bu tebliğimizde Ahmed-ı Hanî’nın kısaca hayatından bahsettikten sonra onun ilmi kişiliğinden ve halka dönük eğitim faaliyetlerinden söz edeceğiz.
Ahmad-i Hanî's tribe settled on the village of Han, which was founded around the "Han", built on the road of trade caravans in Çukurca district of Hakkâri. However, Abdurrahman Hanî, Ahmad-i Hanî's grandfather who left here later, settled in Dogubayazit district of Agri with his family and then Ahmed-i Hanî was born in Dogubayazit. However, Ahmed-i Hanî, who was always referred to Han tribe, that took its name from Han, had his first education in Muradiye Madrasah in Dogubayazid. Later, he returned to Doğubayazid after completing his education in different madrasahs in Ahlat, Urfa, Bitlis, Cizre, Bagdat and Egypt, and served as imam and muderris until he died in the masjid and madrasah that he built there. Ahmed-i Hanî who knew Arabic, Persian, Turkish and Kurdish and reached a serious level of scientific knowledge, was Şafî as a fiqh sect, Eş’arî as a creed sect and Nakşebendî as a cult. With this understanding he dealt with the training that the region needed for religious training. In this sense, he wrote a metrical dictionary called "Nubahara Biçukan" comparative in Kurdish and Arabic in order to teach Arabic, which is the language of Qur'an, as well as writings in the language of his surroundings. In this paper, after we mention shortly about Ahmad-i Hanî's life we are going to tell about his scholary personality and his publicly oriented educational activities.