Cezayir’de Osmanlı yönetimi 1529’da başlamış ve 1830 Temmuzunda Fransız işgaline kadar sürmüştür. Osmanlı dönemi Cezayir’inin şehir merkezlerinde ve kasabalarında kültürel ve dilsel çeşitlilik hâkimdi. Türkler, resmi dil olan Osmanlı Türkçesini kullandılar. İbadet ve Cami (liturgical) dili klasik Arapça iken konuşma dillerinde Berber dilinin diyalektleri kullanılıyordu. Şehir ve kasabalarda iki ya da çok dillilik söz konusuydu ve yaklaşık 15 dil konuşuluyordu. Berberi dili ve diyalektleri, Osmanlı merkezi yönetimi karşısında ona direnen güçlü kabilevî ve ortak kimliği temsil ediyordu (Benrabah 2015: 23). Yöresel Arapça ya da konuşma dili Arapçası önemini korudu; Kasaba halkı ve Endülüs göçmenleri (Moorlar) bu dili konuştular. Şehirlerin ve kasabaların etrafında, Berberilerin baskın olduğu kabile mensuplarının anladığı tek dil de buydu. Türklerin yerli halkla konuşmaları sırasında, şiir dili ve resmi yazışma dili olarak kullandıkları dil de Arapçanın konuşma diliydi (Benrabah 2015: 23). Cezayirli olmayan ve Avrupa’dan köle olarak getirilen Avrupalılar da kendi dillerini bu mozayiğin içine kattılar. Basitleştirilmiş gramer ile Arapça, İspanyolca, Türkçe, İtalyanca, Provençal (Fransızcanın bu bölgede konuşulan bir diyalekti) ve Portekizce sözcüklerden oluşan Ortaçağ Akdeniz pidgin (Sabir) dili, Lingua Franca olarak kullanılıyordu. Bu Lingua Franca sayesinde, Arapçanın Kuzey Afrika diyalektleri, Grekçe ve Romans dillerinden denizcilik, savaş donanması ve balıkçılıkla ilgili birçok sözcük aldı (de Haëdo 1998: 125-126; Meouak 2004: 304, 313-318). İşte Türkçe de en çok etkilendiği dil olan Arapçaya birçok kelime vermiştir. Bu alanda öncül bir çalışma sayılabilecek olan Muhammed ben Cheneb’in, “Cezayir konuşma dilinde muhafaza edilen Türkçe ve [Türkçe aracılığı ile gelen] Farsça kelimeler” (1922) adlı araştırmasında Cezayir Arapçasında; Bedrettin Aytaç’ın “Arap Lehçelerindeki Türkçe Kelimeler” başlıklı çalışmasında ve Ahmet Ateş’in (1965) ve (1966) yıllarına ait çalışmalarında ise Arap edebî dilinde Türkçe alıntılara dair çok sayıda sözcük tespit edilmiştir. Son dönemlerde yapılan çalışmalardan olan Prokosch (1983), (1989) ve Procházka (2002), (2012)’da ise, Arapçanın yazı dilinde ve Mısır, Sudan, Amman, Fas gibi ülkelerde kullanılan konuşma dillerindeki Türkçe alıntılar tespit edilmiştir. Bu çalışmalarda başlangıç olarak Arap edebi diline geçen 500 ilâ 900 arasında sözcük, Arapçanın Cezayir konuşma diline geçen 600’ün üzerinde Türkçe veya Türkçe aracılığıyla geçen sözcük tespit edilmiştir. Tüm bu çalışmalarda Arapçaya doğrudan Türkçeden veya Türkçe aracılığıyla Farsça başta olmak üzere diğer dillerden geçtiği tespit edilen sözcükler arasında askerî ve idarî sözcükler, meslek isimleri, yiyecek içecek adları, giyim kuşam ve dokumacılıkla ilgili sözcükler, hayvanlarla ilgili sözcükler, araç gereç isimleri, akrabalık terimleri, madenler ve başka kategorilerden sözcükler, mekân adları, özel isimler, lakaplar ile unvanlar, çeşitli sıfatlar ve fiiller yer almaktadır. Ayrıca Türkçenin en işlek eklerinden olan –cı ve –li yapım eki taşıyan sözcüklerin (örn. tutun-ci “tütün satan”, tob-ci “topçu”, sabon-ci “sabuncu” vb.); baş sözcüğüyle kurulmuş mesleki ve idari sözcüklerin (örn. baş torcman, baş carrah, umbaşi, bekbaşi), Arapçaya Türkçeden geçen sözcükler arasında çok sayıda oluşu, Türkçenin Arapça üzerindeki yapısal etkileri olarak değerlendirilmelidir. Bu bildirimizde, önce, Cezayir Arapçasına ve yazı dili Arapçasına doğrudan Türkçeden veya Türkçe aracılığıyla Farsça ve batı dillerinden geçen sözcüklerin anlam alanlarına göre tasnifi yapılacaktır. Bu tasnif üzerinden, Osmanlı dönemi Cezayir’indeki gündelik yaşam üzerinde Osmanlı askeri, idari, ticari ve mali sisteminin, el sanatları ve meslek alanlarının, Osmanlı mutfağının, yeme-içme, eğlence, oyun kültürünün, yaşam alanlarını düzenleme geleneğinin ve günlük konuşma dilindeki deyiş ve deyimleri içeren bazı iletişimsel öğelerin etkileri tartışılacaktır.
Ottoman period in Algeria has started in 1529 and continued until French invasion in July 1830. Multilingual and multicultural situation was predominant in Ottoman time Algerian cities and towns. Turks used Ottoman Turkish, which was the offical language. The Barbar language and dialects served as colloquial language while the liturgical language was classical Arabic. Bilungualism or multilingualism was predominant in cities and towns and as many as 15 languages were in use. Barbar language and dialects represented strong tribal power and common identity in face of central Ottoman rule and in resisting against it (Benrabah 2015: 23). Local or the spoken variety of Arabic language reserved its importance; Towns people and those who had immigrated from Andalusia (i.e. Moors) have spoken in this language. In the periphery of cities and towns, it was the only language which was understood among tibes persons most of whom were predominantly Barbars. Turks also employed spoken or local variety of Arabic when they interfaced with locals and as the language of verse and official correspondence (Benrabah 2015: 23). Non-Algerians who were brought to Algearia from Europe as slaves also added their languages into this mosaic. The middle age Mediterranean pidgin language (Sabir), which was used as the Lingua Franca was a simple version of Arabic mixed with Spanish, Turkish, Italian Provençal and Portuguese loanwords. Via this Lingua Franca, North African varieties of Arabic have added many words of naval terms and those of fishery to their lexicon from Greek and Romance languages (de Haëdo, 1998: 125-126; Meouak 2004: 304, 313-318). Turkish as well has given many words as loans to Arabic, which is the very language Turkish itself was influenced by a great deal linguistically. Many Turkish loanwords have been identified in Muhammed ben Cheneb’s considerably pioneering work called “Turkish and [via Turkish] Persian loanwords in Algerian Arabic”, in Bedreddin Aytaç’s work called “Turkish loanwords in Arabic varieties”, in Ahmet Ateş’s work published in 1965 and 1966. Recently, in Prokosch (1983), (1989) and Procházka (2002), (2012) considerable amount of Turkish loans and those barrowed from other languages via Turkish was pinpointed in literary and local varieties of Arabic spoken in Mısır, Sudan, Amman, and Fas. As all these works show, the number of Turkish and via Turkish loan words are changing between 500 and 900 in literary Arabic and exceeding 600 words in Algearian Arabic. Among theese Turkish loanwords and those barrowed from other languages via Turkish, mainly Persian, there are military and administrative vocabulary, the words related to vocation, food and beverage, clothing, weaving and textile, names of some animals, tools, utensils, kinship terms, names of metals and minerals, some words of other categories, place names, personal names, titles and appelations, some adjectives and verbs. In addition to loanwords, some common Turkish suffixes like –ci and –li (tutun-ci “tobacco seller”, tob-ci “topçu”, sabon-ci “soap maker” etc.) found in Turkish loanwords as well as some words improvised with one of these suffixes or the word bash “head” (baş torcman “chief interpreter”, baş carrah “head of surgeonts”, umbaşi “corporal”, bekbaşi “chief of staff”) in written or spoken varieties of Arabic itself point out to the fact that Turkish has influenced Arabic not only by giving words to it but somewhat structurally. In this paper, we are going to classify Turkish loanwords and those passed into Arabic via Turkish according to their semantic fields. Based on this classification, we are going to argue the influences of Ottoman military, administrative, monetary and mercantile systems, various fields of craftwork and vocations, social stratification, culinary culture, eating, drinking and recreational habits, the culture of organizing living and social spaces and some colloquial expressions and idioms.