İnsanoğlunun, yaşamı süresince karşılaşabileceği en talihsiz olaylardan birisi yıllarca yaşadığı topraklardan göç etmek zorunda kalmasıdır. Göç, her türlü askerî, ekonomik ve kültürel baskıya maruz kalan insanların başvuracakları en son çaredir. Ayrıca tarih boyunca bireylerin hayatlarına etki eden olgulardan biri olmasının yanı sıra göçe maruz kalan kişilerin hafızasından çıkmayarak nesiller boyu etkisini gösterir. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Balkanlar, Rumeli, Kırım ve Kafkasya’dan Anadolu’ya çeşitli etnik yapılara mensup Müslüman nüfus gelmiştir. Osmanlı Devleti, üstesinden gelmeye çalıştığı birçok sorunun yanı sıra ülkenin iç kesimlerine doğru göç eden bu insanların problemleriyle de ilgilenmek zorunda kaldı. Bu süreçte devlet tarafından muhacirlere yönelik her alanda yapılan yardımlar ile muhacirlerin ihtiyaçları karşılanmaya çalışıldı. Ayrıca söz konusu yardımlar yerli ahali tarafından da desteklendi. Bu çalışmada Kırım-Kafkasya’dan Diyarbakır ve çevresine iskân edilen muhacirlere yönelik sağlanan yardımlar incelenmiştir.
One of the most unfortunate events that human beings can encounter in their lifetime is that they have to migrate from their lands for years. Migration is the last resort of people who are exposed to all kinds of military, economic and cultural pressures. In addition to being one of the phenomena that have affected the lives of individuals throughout history, it does not leave the memory of people exposed to migration and shows its effect for generations. XIX. In the second half of the century, Muslim populations of various ethnicities came to Anatolia from the Balkans, Rumelia, Crimea and the Caucasus. The Ottoman Empire had to deal with the problems of these people who migrated to the inner parts of the country, as well as the many problems that it tried to overcome. In this process, the needs of immigrants were met with the aid made by the state for the refugees in all areas. In addition, these aids were supported by the local people. In this study, aids provided to refugees from Crimea-Caucasia resettled in Diyarbakır and its surroundings were examined.